|
|
Kudüs'ü işgal altında tutan Romalıların sürgün
ettikleri Yahudilere Romaniot denir. Fetih öncesi Bursa'da yaşayanlar da
Romaniot idi. 1943'te Niğde
milletvekili seçilmiş olan Avram Galanti Türkler ve Yahudiler
adında bir kitap (İstanbul, 1947) yazmıştır. Bu kitapta (s. 11) Yahudilerin
İ.Ö. 79 yılında Bursa’da bir kolonileri olduğunu söyler.
Kazım Baykal, Avram Galanti'den alıntı yaparak Zindankapı’da MS 580 yılına ait İbranice bir yazıt
bulunduğunu, Yahudi Mahallesi'nde Bizans döneminden kalma Ez-ha Haim adlı
sinagog olduğunu yazar (Bursa
ve Anıtları, 3. bs. 1993, s. 48, 50). Ancak bu bilgilere şüpheyle
yaklaşmak gerekir. Zira Avram Galanti iddialarını temellendirmemiştir.
1940'ların sonunda bir yazıtın nasıl MS 580'e tarihlendirildiği şüpheli.
Zira Bursa'da o yazıtı okuyabilecek bir Yahudi ya da uzman olduğunu düşünsek
bile yazıtta yazan rakamın miladi takvime çevrilmesi sorunu var. Zaten Kazım
Bey böyle bir yazıtı görmediğini de ekliyor. 2023'te bitirilmiş bir doktora tezi
(A. Can, Güney Bithynia'da Bir Kent: Prusa ad Olympum, s. 248)
Zindankapı'da MS 1158'e tarihlendirilen bir yazıt olduğunu ortaya koymuştu.
Bu yazıt Bursa'da, fetihten önce yaşamış Yahudilerden günümüze kalan en eski
kanıttır. Osmanlıların kuşatması sırasında şehri terk eden Yahudiler,
fetihten sonra Orhan Gazi’nin daveti üzerine tekrar Bursa’ya geldiler,
kendileri için sur dibinde kurulan mahalleye (Yahudilik diye anılan şimdiki
Sakarya Caddesi) yerleştiler. Bu Yahudi topluluğuna "Hayat Ağacı"
anlamına gelen, harap durumdaki eski Etz Ahayim Sinagogu'nu yeniden inşa
izni de verilmişti. Bu sinagog 1802 ve 1940'daki yangınlarda yok oldu. 1492
yılında İspanya’dan sürülen ve II. Beyazıt tarafından Osmanlı ülkesine kabul
edilen Yahudilerden (Seferad) bir kısmı da Bursa’ya yerleştiler. Bunlar
ağırlıklı olarak İspanya'nın Granada kentinden gelmişlerdi. Bunlara
farklı bir sinagog ("kovulmuş, sürgün edilmiş" anlamındaki Geruş) inşa etme
hakkı tanındı.
Mayor Sinagogu
15. yüzyıl sonlarında İspanya’nın Mayorka adasından gelip
Bursa’ya yerleştirilen Sefarad Yahudileri ise, terk ettikleri adanın anısına
Mayor adlı bir sinagog inşa ettiler. Bugün Geruş ve Mayor sinagogları
ibadete açıktır. Kasım 2003'de İstanbul'daki sinagog bombalamalarından sonra
Mayor Sinagogu sadece ölü yıkama hizmeti için kullanılmaktadır. Her iki
sinagog da 100-150 kişi kapasitelidir. Aynı bölgede bir de Yahudi hamamı
vardır. Yahudilerin Bursa'daki tek mezarlığı Merinos kavşağındadır.
İstanbul'un fethinden sonra Anadolu'nun her yerinden ve Bursa'dan Yahudi
toplulukları İstanbul'a yerleştirildiler. Birinci Dünya Savaşı başında
yaklaşık 3.500 olan Bursa Yahudi nüfusu, halkın bir kısmının Güney
Amerika'ya göçünden sonra 1927 sayımında 1915'e indi. 1948'de İsrail
Devleti'nin kuruluşu yine önemli bir göç sebebi oldu. 1965'lerde Bursa'da
250-300 Yahudi vardı. Günümüzde ise Bursa'da 57 Yahudi ikamet etmekte olup
çoğu yaşlıdır. Fetihten sonra Yahudilerin Bursa'da
güvenli bir biçimde oturmaları için mahalle girişlerine iki kanadı demir
olan kapılar yapılmıştı. Mahalleye yabancı biri giremezdi. Bu kapıların 18.
yüzyıla kadar bulunduğu kadı sicilindeki bilgilerden anlaşılmakta. Bursa'da
yaşayan Yahudilerin çoğu kuyumculuk, terzilik ve bankerlik yapardı. Bu
yüzden Bursa köylerinde hiç Yahudi yoktu.
1880’li yıllarda Bursa’ya
gelen Mari Dolone’ye göre: “Yahudi kadınları Doğu’nun diğer kentlerinde
olduğu gibi gerek evleri içinde, gerek sokakta tümüyle başka giysiler
giyerler. Hele bu kadınların başlarına giydikleri hotozun içine saçlarının
gölgesine varıncaya kadar saklarlar. Yahudi kadınların giydikleri bu
hotozlar, Avrupa kadınlarının tepelerinde olan korkunç bir kubbe kadar büyük
değildir. İpek kumaştan yapılmış önü açık entari üzerine bir şal kuşak
sararlar. Daha üstüne bir hırka giyerler. Ayaklarına sarı papuç giyerler.”
Bursa kadı sicillerine göre 1497 yılında Yahudi kadınlarının çarşaf
giydikleri anlaşılıyor. Yine Mari Dolone’yi dinleyelim: “Müslüman giysisi
olan ipekli bir tür feraceyi de Musevi kadınlarının giydikleri bilinmekte.
Bunlar adeta birer siyah çarşaftır.”
Türk ve Yahudilerin birlikte huzurla
yaşadıklarına bir kanıt: Bursa'nın tanınmış tüccarlarından Nisim Bahar mezar
taşını hem İbranice hem de Türkçe olarak yazdırmış.
3.
Cumhurbaşkanımız Celal Bayar da, Bursa Alyans İzrailit Musevi Okulu’nda
okumuştu. Bu okul 19. yüzyılın ikinci yarısında açılmış, Cumhuriyet'in ilk
yıllarına kadar açık kalmıştı. Şinasi Çelikkol, 1993 yılında Albert Manisa’nın oğlu Leon’un
düğününe davet edildiğinde, Havra’da yapılan törende çelik dolaplar içinde
rulo halindeki Bursa’nın eski Tevrat’ının çıkarılıp dua edildiğini
anlatmıştı. Katılanlar kayık biçimli kürsü çevresinde yedi tur atılıp
Tevrat’ı kucaklıyorlarmış. Bu tören sırasında 7 kollu şamdan (Minevva) da
çıkarılıyormuş. Bursa Yahudi Cemaatı başkanı İzra Ventorore, Musevilerin
dinsel inançlarına göre hafta sonu tatilinin cuma akşamı saat 7’de
başladığını, Cumartesi günün kadar süren bu tatil süresince ticari faaliyet
yapılmadığı gibi, bu süre içinde teknoloji ile ilgilerini kesildiğini
söyledi. Annesinin bu süre içinde telefon etmediğini, asansöre ve hatta
otobüse binmediğini de ekledi. Yahudiler erkeğe çok önem veriyor. Buluğa
eren kız veya erkek olsun çocuklarına tören düzenleniyor. Davetiye gönderip
bir etkinlik yapılıyor. Erkekler yedi günlük iken sünnet olur. Namazda ise
secdeye inmiyorlar. Ancak Hahamın dua ile kestiği eti yiyip süt ürünleri
yemiyorlar. Karacabey’de ilginç bir yapı var. Adı Tümbekli Camii... Cami iki
bölümden oluşur. İlk bölüm kubbeli bir yapı olup girişinde bulunan sütun
başlıklarında haç yer almakta. Buradan ufak bir kapı ile başka bir yapıya
girilir ki, burası eski bir sinagogdur. Bahçesinde halen İbranice mezar
yazıtları bulunmakta. Yani sinagog ve Hıristiyan haçı taşıyan yapı bugün
cami olarak kullanılmakta. İşte dinsel ve inançların hoşgörü abidesi...
Bursa'daki Yahudi
toplumunun bir üyesi olan Albert Özçakır 1958 Kapalıçarşı yangınıyla
ilişkili şu anısını aktarır: " 1958’de çarşı yanınca kasalarımızda
paralarımız kül oldu. O dönemin başkanı Adnan Menderes bize bir ayrıcalık
tanıdı, kor olan paralar İstanbul’dan değiştirildi. O zamanki Osmanlı
Bankası’nın arkasında balkondan esnafa hitap ederek 10’ar lira yevmiye
vermek üzere söz verdi. Babam “Bu bize yakışmaz, devletten para alamayız”
demişti. En zenginler bile aldı ama biz almadık".
Kaynaklar:1- Moiz Sustiel'in Yakup
Kuzu ile söyleşisi(http://www.hasturktv.com/yahudilik/3568.htm)
-
2- Raif Kaplanoğlu, "En Eski Bursalılar
Yahudiler",
https://www.yenibursa.com/haber-detay/en-eski-bursalilar-yahudiler -
3- Albert Özçakır ile söyleşi
(https://www.bursaarastirmalarimerkezi.com/albert-ozcakir-ile-sozlu-tarih-gorusmesi/
)
|