|
|
(Dağıstan 1901 - Bursa 1964)
Küçük yaşta ailesiyle birlikte Bursa'ya geldi. Öğretmen Okulu son sınıfında
iken Kurtuluş Savaşı'na katılmak üzere öğrenimini yarım bıraktı.
Talimgâh eğitimi gördükten sonra zabit vekili oldu. Birinci İnönü'den
itibaren bütün savaşlara ve Konya ayaklanmasının bastırılma harekâtına
katıldı. Bu hizmetleri karşılığında İstiklâl madalyası ile ödüllendirildi.
Barış döneminde yarım kalan öğrenimini tamamladı. Bursa Kız Lisesi'nde bir
süre Fransızca öğretmenliği yaptı. Daha sonra büyük heves duyduğu
gazeteciliğe başladı. 1945'ten sonra Bursa'da yayımlanan Ant ve Hakimiyet
gazetelerinde muhabir olarak çalıştı ve köşe yazdı.
Cumhuriyet ve Hürriyet gazetelerinin Bursa temsilciliğini yaptı. Bursa'da
sporun gelişimiyle de ilgilendi. Stad müdürlüğü ve kayak ajanlığı
görevlerinde bulundu. Basın şeref kartı alan ilk gazetecilerden olan Ataş,
aynı zamanda Bursa Gazeteciler Cemiyeti’nin de kurucu başkanıdır.
Yapıtları: Elli Yıl Önce Bursa (1960),
Bursa Kılavuzu (İstanbul 1944), Bursa
Kaplıcaları ve Otelleri Broşürü (1952), Tarih ve Tabiat Şehri Bursa (1948),
Bursa Sanatları (1949).
MESLEKTAŞLARINDAN MUSA ATAŞ YAZILARI
Stad Çamlığının Öyküsü Şehitler Anıtı`na Uygun
Her gün binlerce Bursalı önünden geçerken gözü mutlaka yol kenarındaki çam
ağaçlarına takılıyor. Kimileri görmenin ötesinde, oturup nefesleniyor.
Kimileri de ağaçlar arasındaki küçük yollarda yürüyor.
Atatürk Stadyumu`nun hemen yanında,
Çekirge Caddesi`nin kenarındaki çamlığı Bursa`da yaşayan pek çok kişi
Kültürpark`ın bir parçası gibi görür. Aslında... Gerçekten de gerek yeri,
gerek görünümü, gerek işlev olarak stadyum yanındaki çamlık Kültürpark`ın
bir parçası. Ama... Çamlığın oluşturulmasının Kültürpark ile bir ilgisi yok.
Bugün... Bursa kent merkezinde herkesin her gün görebileceği ve göz önünde
olacağı için Şehitler Anıtı olarak düzenlenmesi arzulanan o çamlık aslında
anı amaçlı oluşturulmuştu. Üstelik o çamlığın çok ilginç bir öyküsü var. Öykünün
kahramanının...
Bursa`nın yakın geçmişinde çok önemli bir yeri olan, Bursa`nın duayen
gazetecilerinden rahmetli Musa Ataş olduğunu çok kimse bilmiyor.
Bursa Gazeteciler Cemiyeti`nin kurucularından biri olan, uzun yıllar Bursa
basınına hizmet veren, Ant gazetesindeki yazılarıyla özellikle 1960
sürecinde kentin siyasal akımına yön veren, aynı zamanda İstiklal Savaşı
Gazisi ünvanına sahip Musa Ataş, gazeteciliği kadar sivil toplum
faaliyetlerine katkısıyla da biliniyor. Örneğin o dönemlerde kentin en
önemli çalışmalarına imza atan
Bursa Dağcılık Kulübü`nde yönetim kurulu
üyesi olarak önemli işler yapıyor.
Uludağ`ın henüz yeni keşfedildiği ve kayak sporunun başladığı dönemlerde
Uludağ İşletmeler müdürü olarak görev yapıyor. Yine Beden Terbiyesi Bölge
Müdürlüğü bünyesinde dağ ajanı olarak sorumluluk üstleniyor. Ardından
Atatürk Stadı`nın yapımının tamamlanmasıyla 1950 yılında stad müdürü oluyor.
Bu görevi sırasında 1951
yılında oğlu Selmanpak Ataş`ın doğumu üzerine, doğum tarihini anımsatmak
amacıyla 51 adet çam fidanını Atatürk Stadyumu ile Çekirge Caddesi arasına
dikiyor ve çamlığı oluşturuyor. Bu noktada stadın yanındaki çamlık için
fidanlar dikilirken, Çekirge Caddesi`nin o dönem cadde değil köy yolu
olduğunu, çevrenin de kuş uçmaz kervan geçmez denilen türden boş olduğunu
anımsatmak gerekiyor. Hatta stadyum yapıldığında, Muradiye`nin eteklerindeki
arazinin taşlık olduğu biliniyor. Çevre öylesine boş ki, dönemin valisi
Haşim İşcan konut yapmak üzere kooperatif kurmaları halinde gazetecilere SSK
Bölge Müdürlüğüile Beşikçiler arasını tahsis edebileceğini söylüyor. Fakat
dönemin gazetecileri, bölgenin ıssızlığı nedeniyle can güvenliğinin
olmayacağını düşünerek Vali
Haşim İşcan`ın teklifini kabul
etmedikleri gibi, `Bize taşlığı layık gördü` diye alınıp kırılıyorlar da.
Sonrasında... 1951 yılında, Atatürk Stadyumu müdürü olarak görev yaptığı
sırada doğan oğlu Selmanpak`ın anısına ve doğum tarihini belli edecek
şekilde ellibir fidan diken Musa Ataş`ın bir çeşit anı fidanlığı düşüncesiyle
oluşturduğu çamlık, kuşku yok ki günümüz kent değerleri arasında çok özel
bir yer tutuyor. Öyle ki hatırlarda kaldığı kadarıyla 1996 yılında, bir
grup çevre sakini tarafından Büyükşehir Belediyesi`ne başvurularak, stadyum
yanındaki çamlığa, kurucusunun adının verilmesi, yani Musa Ataş Çamlığı
adının verilmesi öneriliyor. Öneri Belediye Meclisi`ne geliyor ama neler
oluyorsa, karara dönüşemiyor. Bu da Musa Ataş`ın çocuklarını ve torunlarını
üzüyor. İki yıl sonra Şenol Dolar`ın çamlığın Şehitler Anıtı`na dönüştürülmesi önerisini bu
sütunlardan gündeme getirdik.
Öneriyi 26 Ekim 2007 günü yine bu sütunlardan yineledik. Hakkari`nin
Dağlıca`sındaki PKK saldırısına Bursalı Samet Saraç`ın da aralarında
bulunduğu 12 şehit verilmesi üzerine doruğa tırmanan toplumun duyarlılık
devam ediyor. Bugün de bu kapsamda teröre lanet mitingi yapılıyor. Gerçi geçen süreçte Nilüfer Belediyesi tarafından Balat`ta bir Şehitlik Anıtı
oluşturuldu ama, kent merkezinin dışında olması nedeniyle gözden uzak bir
konumda bulunuyor. Oysa kentin merkezinde, her gün herkesin gözü önünde
bulunacak bir Şehitler Anıtı hiç kuşku yok ki şehitleri yaşatan ve onları
topluma sürekli anımsatan bir görev üstlenecek. O nedenle Şenol Dolar`ın
dokuz yıl önce gündeme getirdiği konunun bugünün sıcaklığı içinde daha iyi
anlaşılacağını ve kabul göreceğini düşünüyoruz.
Kaldı ki 26 Ekim 2007 Cuma günü öneriyi yeniden gündeme getirdiğimizde,
Bursa kamuoyunun da yakından ilgilendiğini ve destek verdiğini gördük. O
çamlık zaten anı olarak oluşturulmuş, bundan sonrasında anıt olarak
ölümsüzleşmesi kimseyi rahatsız etmez. Dahası Şenol Dolar`ın da söylediği
gibi, her ağaca üzerinde Bursalı bir şehit ismi yazan plaka asılması
şehitlerimizin dünya döndükçe yaşamasını ve anılmasını sağlar.
Bize ulaşan mesajlardan anladığımız kadarıyla, Bursa`da geniş bir kesim bu
konuda çok duyarlı ve projeye destek veriyorlar. Şu anda yurt dışında
bulunan Büyükşehir Belediye Başkanı Hikmet Şahin`in de bu gibi konulardaki
duyarlılığını iyi bildiğimiz için yakından ilgileneceğine inanıyoruz.
Bir şey daha... Anı olarak çamlığı oluşturan rahmetli Musa Ataş`ın çocukları
ve torunları da Şehitler Anıtı projesini heyecanla karşıladılar ve
destekliyorlar.
Ahmet
Emin Yılmaz (Olay Gazetesi)
* *
* *
*
Üstadımız Musa Ataş
(Cihan
Borçbakan- Bursa Haber Gazetesi)
Bugün gündemimizde ne yerel yönetim ve ne de trafik keşmekeşi var.
Kentimizde yaşayan ve yaşları yetmişin üzerinde bulunanların hatırlayabileceği
büyük gazeteci ve üstadımız Musa Ataş'tan bahsetmek istiyorum.
Musa Ataş, kentte gazeteciliğe başladığı günden, kaybettiğimiz güne kadar
pek çok gazeteci yetiştirmiştir. Örneğin, Turhan Aytul, Faruk Taşkıran,
Sabahattin Selek, Hasan Pulur, Suat Mesut Özbudak, Sadık Şendil, Sadrattin
Çanga ve bendeniz, üstadın yetiştirdikleridir.
Musa Bey, Öğretmen Okulu'nu bitirdikten sonra, yedek subay olarak askere
gider. İstiklal Savaşı'nın başladığı günlerdir. Çok şerefli bir tesadüfle,
bu öyle bir şanstır ki, Başkumandan Gazi Mustafa Kemal'in emir subayı olur.
Ailesi, Rus Harbi'nden sonra Dağıstan'dan gelip Bursa'ya yerleşen Musa Bey,
aynı zamanda İstiklal Madalyası sahibidir.
1926'da kapanan Resmi BURSA isimli gazete 1937'de dönemin valisi tarafından
tekrar gündeme gelir ve neşriyatına devam eder. Gazetenin sorumluluğu Musa
Ataş'a verilir. O günlerde gazeteyi tek başına hazırlar ve başmakaleyi de
kendisi yazar. Bu çalışma 1945'lere kadar devam eder.
1945'in sonbaharında CHP,
ANT gazetesinin neşrine karar verir. 1942'den
itibaren haftada bir güne inen Bursa Gazetesi'nden ayrılan Musa Bey'i, ANT
Gazetesi'nin başında görüyoruz. Yukarıda sıraladığım isimler 1945'den
itibaren Musa Bey'in rahle-i tedrisinden yetişen kişilerdir.
Musa Ataş, Ant Gazetesi'nin sorumluluğunu üstlendiği günlerde İstanbul'daki
Cumhuriyet Gazetesi'nin Bursa temsilciliğini de üstlenir.
1948 yılında güzel bir yaz günü öğleden sonra Musa Bey'le Mudanya'ya gitmeye
karar verdik. Çocukları Alev ve Ateş'i de alarak, yola çıktık. Bademli
virajlarına geldiğimizde, karşı istikametten uçarcasına gelen bir
motorsikletle çarpışmamak için arabamızı sağımızdaki hendeğe kaydırdık. Neye
uğradığımızı anlayamadık. Bizi Mudanya'ya götürmüşler. Kendimize
geldiğimizde hastanede olduğumuzu öğrendik. Fakat birkaç sıyrıktan sonra
başka şükürler olsun hiçbir yerimizde kırık çıkık yok idi.
Ertesi sabah Bursa'ya döndük. Öğleden sonra da gazeteye geldik. Bu kazadan
çok ucuz kurtulduğumuzu arkadaşlarımız anlata anlata bitiremiyorlardı. Akşam
üzeri o günün valisi Haşim İşcan Bey, gazeteye gelerek, “verilmiş sadakanız
varmış” diyerek bizi teselli ettiler.
Gazeteden herkes ayrıldı. Musa Bey ile ikimiz kaldık. Bir ara telefon çaldı.
Ahzeyi ben aldım. Musa Bey'i Doğan Nadi arıyordu. Telefonu Ataş'a
uzattım. Doğan Nadi bir gün evvelki haberleri İstanbul'a göndermediği için
bar bar bağırıyordu. Neticede Doğan Nadi, “Seni kovuyorum” cümlesi ile
telefonu kapadı.....
1950'lerin son aylarında eşinden de ayrılan Musa Bey, sosyal hayatında büyük
bir deprem geçirdi. Ve o tarihten sonra çok büyük sıkıntılar içinde yaşadı.
Bugünlerde onu tanıyanlar dahi, bir elin parmakları kadar azaldı. Fakat
bizleri basın alemine sokan Musa Ataş'ı daima minnetle anarız. O bizim
üstadımızdı.
Kaynak:
http://musaatas.blogspot.com
- Bursa Gazeteciler Cemiyeti web sitesi
---------------------------------------------------------------------------------------------------------
1.10.1960 tarihili Sarı Basın Kartı beyannamesinde geçen adrese göre
Musa Ataş'ın evi aşağıdaki görselde, orta-arkadaki ahşap ev olabilir.
(Çatalfırın, Yenigün Sokak, no 51)
|