  
	 
	Ahmet Hamdi Tanpınar (1901-1962) 
	
	
	 
	
	Tanpınar'ın Bursa ile ilgili Yazıları:
	
	
	
	
	
        
	
	
      
	
    Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Bursalılara Vasiyetidir: 
	
    "Evliya Çelebi Bursa çeşmelerinden uzun uzadıya bahsettikten sonra sözü 
	"Velhasıl Bursa sudan ibarettir" diyerek bitirir. Canım Evliya! Sade bu 
	cümlen için benim hafızamda adın Bursa ile birleşiyor. Sen Bursa'nın şiirini 
	tadanların başında gelirsin ve bir gün senin ruhunu şad etmek istersek Bursa 
	çeşmelerinden birine senin adını veririz ve sen onun ağzından bu güzel 
	şehrin zaman içinde geçirdiği macerayı bize bir su damlası kadar saf ruhunla 
	nakledersin" 
    (Beş Şehir, s.101) 
	
      
	
    
	  
	
    Ahmet Hamdi Tanpınar Ödülleri ve birincilik kazananlar 
	
	2001- 
	Deneme:
	 Yücel Balku- Koza'nın Kapıları
	
    2002- Şiir: Nuri Demirci - Bursa Taşı 
	
     2003 - Mektup: 
	
	Saliha 
	Malhun - Yeşil Kentin Papirüsleri 
	2004 - Makale: 
	İsmet Emre- Tan'ın Pınar'a Eriştiği Şehir: Bursa
	  
	2005- Hikaye:
	
	İzzet Harun Akçay - Ceren 
	2006- Araştırma 
	-inceleme: Ali Osman Dönmez - Tanpınar'ın Şiir Estetiği ve Bursa Algısı Işığında 
	Bursa'da Zaman Şiirini Okuma Denemesi 
	2007- Roman:
	Cem Kalender - Klan 
	2008 - Deneme: Arzu Çağlar - 
	Bursa'nın Cümle Kapısı 
	2009 - Şiir: 
	Ercan Yılmaz     Bursa'da Dört Mevsim 
	2011- Mektup: Fatoş Mollamehmetoğlu-  
	Osmanlı Sarısında Türk Mavisi Bir Mektup  
	2012 
	- Makale: Korhan Altunyay - Bursa: Geçmiş Zaman 
	Nöbetçisi - Zamanla Mekanın Diyaloğu  2013 - 
	Hikaye: Yaşar Bedri Özdemir -Bir Rüya'dan Arta 
	Kalan Hüzün - Rüya Korkusu  
	2014 - 
	Araştırma-İnceleme: Hasan KARABIYIK -  
	Tanpınar'da Kadın - Namazında Olmasa da Niyazında, Evli Olmasa da Aşkında 
	Tanpınar  2015 - Roman:
	Ercan Başer - İyi Bir Hikâye 
	 2016 - Deneme: Yücel 
	Öztürk -  Kayıp Keçiler          
	 
     | 
    
      | 
      
	
	        
	BURSA’DA ZAMAN      
	Bursa’da bir eski cami avlusu, 
	  
	Küçük şadırvanda şakırdayan su; 
	Orhan zamanından kalma bir duvar… 
	Onunla bir yaşta ihtiyar çınar  
	 
	Eliyor dört yana sakin bir günü. 
	Bir rüyadan arta kalmanın hüznü 
	İçinde gülüyor bana derinden. 
	Yüzlerce çeşmenin serinliğinden 
	Ovanın yeşili göğün mavisi 
	Ve mimarilerin en ilahisi. 
	  
	Bir zafer müjdesi burada her isim: 
	Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim 
	Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın  
	 
	Hala bu taşlarda gülen rüyanın. 
	Güvercin bakışlı sessizlik bile 
	Çınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle. 
	Gümüşlü bir fecrin zafer aynası,  
	 
	Muradiye, sabrın acı meyvası, 
	Ömrünün timsali beyaz Nilüfer, 
	Türbeler, camiler, eski bahçeler, 
	Şanlı hikayesi binlerce erin 
	Sesi nabzım olmuş hengamelerin 
	Nakleder yadını gelen geçene. 
	  
	Bu hayalde uyur Bursa her gece,  
	 
	Her şafak onunla uyanır, güler 
	Gümüş aydınlıkta serviler, güller 
	Serin hülyasıyla çeşmelerinin. 
	Başındayım sanki bir mucizenin, 
	Su sesi ve kanat şıkırtısından 
	Billur bir avize Bursa’da zaman. 
	  
	Yeşil türbesini gezdik dün akşam, 
	Duyduk bir musiki gibi zamandan 
	Çinilere sinmiş Kuran sesini. 
	Fetih günlerinin saf neşesini 
	Aydınlanmış buldum tebessümünle. 
	İsterdim bu eski yerde seninle 
	Baş başa uyumak son uykumuzu, 
	Bu hayal içinde… Ve ufkumuzu 
	Çepeçevre kaplasın bu ziya, bu renk, 
	Havayı dolduran uhrevi ahenk. 
	Bir ilah uykusu olur elbette 
	Ölüm bu tılsımlı ebediyette, 
	Belki de rüyası büyük cetlerin, 
	Beyaz bahçede su seslerinin. 
        
        
        
		   
	 
		
	Tanpınar ün kazanan bu şiiri için şu 
		değerlendirmeyi yapmış: 'Ne içindeyim zamanın' gibi birkaç tanesi fena 
		değil. Beni onlar kabul ettirdi. 'Bursa'da Zaman' bütün gevşekliğine 
		rağmen kendini müdafaa eder. Zaten ona ilişmem." (Günlükleri 
		Işığında Tanpınar'la Baş Başa, 
		haz. İnci Enginün, Zeynep Kerman, Dergah yayınları, 8. bs. 2020, s. 150) 
		------------------------------------------------------------------------------------------------------
	
	      Şimdiye 
	kadar gördüğüm şehirler içinde Bursa kadar muayyen bir devrin malı olan bir 
	başkasını hatırlamıyorum. Fetihten 1453 senesine kadar geçen 130 sene, sade 
	baştan başa ve iliklerine kadar bir Türk şehri olmasına yetmemiş, aynı 
	zamanda onun manevi çehresini gelecek zaman için hiç değişmeyecek şekilde 
	tesbit etmiştir. Uğradığı değişiklikler, felaketler ve ihmaller, kaydettiği 
	ileri ve mesut merhaleler ne olursa olsun o, hep bu ilk kuruluş çağının 
	havasını saklar, onun arasından bizimle konuşur, onun şiirini teneffüs eder. 
	Bu devir haddi zatında bir mucize, bir kahramanlık ve ruhaniyet 
	devri  olduğu için, Bursa, Türk ruhunun en halis ölçülerine kendiliğinden 
	sahiptir, denilebilir.  
	
	    
	Bursa’ya birkaç defa gittim ve her defasında kendimi daha ilk adımda bir 
	efsaneye çok benzeyen bir tarihin içinde buldum, zaman mafhumunu adeta 
	kaybettim ve daima, bu şehre ilk defa giren ve onu yeni baştan bir Türk 
	şehri olarak kuran dedelerimizin yaşayışlarındaki halis tarafa hayran oldum.
	
	
	 
	
	    
	Cedlerimiz inşa etmiyor, ibadet ediyorlardı. Maddeye geçmesini ısrarla 
	istedikleri bir ruh ve imanları vardı. Taş, ellerinde canlanıyor, bir ruh 
	parçası kesiliyordu. Duvar, kubbe, kemer, mihrap, çini hepsi Yeşil'de dua 
	eder. Muradiye'de düşünür. Yıldırım'da harekete hazır, göklerin derinliğine 
	susamış bir kartal hamlesiyle ovanın üstünde bekler.  
	 
	 
	
	    
	Bu şehirde muayyen bir çağa ait olmak keyfiyeti o kadar kuvvetlidir ki insan 
	‘Bursa’da ikinci bir zaman daha vardır’ diye düşünebilir. Yaşadığımız, gülüp 
	eğlendiğimiz, çalıştığımız, seviştiğimiz zamanın yanı başında, ondan çok 
	daha başka, çok daha derin, takvimle, saatle alakası olmayan; sanatın, 
	ihtirasla, imanla yaşanmış hayatın ve tarihin bu şehrin havasında ebedi bir 
	mevsim gibi ayarladığı velut (doğurgan) ve yekpare bir zaman. (........) Kaç 
	defa uzun ve başıboş bir gezintiden sonra otelime dönerken bilmediğim bir 
	tarafta ince bir zarın, sırçadan bir kubbenin birdenbire çatlayacağını ve bu 
	altta birikmiş duran zamanın, bugüne yabancı bin bir hususiyetle, bendini 
	yıkmış büyük sular gibi dört yanı kasıl kavuracağını sanarak 
	korktum. Bursa'yı layıkıyla tanıyan herkes bu vehmi benimle paylaşır 
	sanıyorum; bu şehre tarih, damgasını o kadar derin ve kuvvetle basmıştır. 
	    
	
	                                                                                          Beş Şehir'den
	
	      Yukarıda Bursa için biraz da ovasının güzelliğidir demiştim. Şimdi bu 
	manzarayı asıl canlandıran, bu ovayı bizim için o kadar manalı yapan ruhun, 
	Bursa'nın tarihi ve sanat eserleri olduğunu söylemem icap ediyor. Tarih 
	insandır. Tabiat insanla birleşince güzeldir. Bursa cinsinden şehirler daima 
	tarihi çehreleriyle ve ona sadık kaldıkları nisbette mevcutturlar. Bu tarih 
	bizden sonra da yaşamaya devam edeceğine göre onu yalanlayacak, onunla 
	çatışacak hamlelerden sakınmalıyız. 
	
	  
	Bursa'ya benzeyen Floransa, Ravenna gibi İtalyan şehirlerinin; Gırnata, 
	Sevilla gibi İspanyol, Bruge, Gand gibi Belçika şehirlerinin güzelliklerini, 
	bugünle tarihin kucak kucağa yaşaması vücuda getirir. Bu sadece tarihi 
	eserlere hürmetle onları, velev ki yıkık bir duvar, yahut bir taş parçası 
	olsun, ehemmiyetle, muhafaza etmekle olmaz. Muhafaza bu işte ilk 
	şarttır. Ayrıca bu tarihin dikte ettiği dersi iyice dinlemek lazımdır. Bursa 
	peyzajının rahatça tahammül edeceği mimarinin üslubunu, şehrin alacağı 
	manzarayı ancak o zaman gerektiği gibi tayin edebiliriz. Zamanın yarattığı 
	büyük ve canlı terkibler daima büyük dikkatler ister. 
	
	
	                                                                       
	     Yaşadığım Gibi'den 
	------------------------------------------------------------------------------------------------------
	Bursa, yanmamış olsaydı, belki 
	Belçika'nın Ghent şehrine benzerdi (Tanpınar'ın günlüğüne 1953'te yazdığı bir 
	not -  Günlükleri 
	Işığında Tanpınar'la Baş Başa, 
	haz. İnci Enginün, Zeynep Kerman, Dergah yayınları, 8. bs. 2020, s. 72)
	
	---------------------------------------------------------------------------------------------------------
	
	                       
	
	
	Tanpınar'ın "Bursa'da 
	Zaman"ındaki Bura biraz tarihsiz ve coğrafyasızdır. Tarih 1300'lerden 
	ötesine kapanmış, coğrafya da Boğaz'dan taşınmıştır. Tamam, şehrin estetize 
	edilmesinde bir sakınca yok; ama Bursa aynı zamanda bu şiirde sentetize de 
	edilmiştir. "Bursa'da Zaman"daki Bursa soluktur çünkü içinde soluk yoktur.
	                                                                             
	Ramis Dara (Taşyazılar, Kloras Yayınları, 
	2023, s. 51)  
	---------------------------------------------------------------------------------------------------------     Bursa ve Tanpınar isimleri, karşılıklı iki ayna gibi yansıtırlar 
	birbirlerini. Kendileri değildir elbette aynada gördüklerimiz. Birbirlerinin 
	içine doğru uzanan ve birbirlerini şekillendirmek için gayret sarf eden ama 
	ayrılmaya da gönülleri razı olmayan iki kutup gibidirler. Şöyle bir benzetme 
	yapmak yerinde midir bilmem: Günün birinde Bursa tamamen yıkılsa onu 
	Tanpınar’ın eserinden hareketle yeniden inşa etmek – en azından bir Bursa 
	için- mümkündür. Yahut tersi: Tanpınar’ın bütün eserleri kaybolsa dünyamızdan, 
	Bursa’ya bakarak Tanpınar’ı yeniden kurmak imkanı mevcuttur. Aralarındaki 
	yakınlığı biraz abartarak da olsa bu şekilde dile getirebileceğimizi 
	düşünüyorum. 
	                                                                                   
	Mustafa Armağan 
	--------------------------------------------------------------------------------------------------------- 
	    
	Bursa ve cami  avlusu, Bursa ve şadırvan, Bursa ve su. İşte Tanpınar’ın Bursa 
	özeti budur. Her sükunet mahalli bir cami avlusu, her yapı bir şadırvan ve 
	her hışırtı bir su akışı. Herkesin her gün baktığı ama sadece Tanpınar’ın 
	Bursa’da keşfettiği budur. Her şehir, bir kadın gibi, kendisindeki güzelliği 
	görüp kendisi hakkında şiir yazacak şairini beklermiş. Şairini bekleyen 
	Bursa’ya Tanpınar kadar yakışan şair; Bursa’da Zaman kadar yakışan şiir var 
	mıdır?............ 
	    
	Belki de Tanpınar’ı bütün şehirlerden daha çok Bursa’ya bağlayan, Bursa’yı 
	zamana karşı direndiren, onu her daim zaman-ötesi yapan mimarisidir. Aslında, 
	zaten şehir deyince, Tanpınar nezdinde onu oluşturan mekansılıkların, somut 
	değerlerin yan yana gelerek organizma teşkil eden organların sistemli ve bir 
	bütünü oluşturacak derecedeki uyumlu görünümleri anlaşılmaktadır. Tarih, 
	estetik, musiki, mimari, güzel yazı, resim onun en fazla ilgi gösterdiği 
	diğer alanlardır. Buna rağmen bütün bu saydığım öğeleri topluca barındıran 
	kuvvetli bir mekan duygusuna sahiptir o. Bu mekan ‘şehir’dir, 
	Tanpınar’da. Şehri, yukarıda saydığımız tüm öğeleri içinde taşıyan veya 
	insanı onlara götüren bir açık hava müzesi gibi de algılayan yazar, mesela, 
	Bursa’dan bahsederken ‘Ben ki Bursa’yı o kadar severim, sanatımın ve 
	hayatımın bütün bir tarafını bu şehre borçluyum’ diyecektir. Aslında 
	Tanpınar’ın, öteki şehirlerin de şahsında, Bursa’yı bu kadar sevişi ve ona 
	bağlanışının altında yatan temel gerçeklik kendisiyle Yahya Kemal arasında 
	kurduğu estetik bakış benzerliğidir. Bir anlamda, Yahya Kemal’in İstanbul’a 
	bakışını Tanpınar, Bursa’ya bakış olarak devam ettirmiştir. Peki bu bakış 
	nasıl bir açıyı gerektirmektedir? Tıpkı Yahya Kemal gibi Tanpınar da, şehri 
	somut kimliğinden çıkmış, sesi, edası, ruhu olan bir özne gibi 
	düşünür. Şehir, insan gözüyle karşılaşır karşılaşmaz, bir anlamda kimlik 
	kazanır, nesne olmaktan çıkarak, kanlı canlı bir özneye dönüşür…….. 
	   
	Şehrin ruhuyla insan ruhunun en şiirsel biçimde meze olduğunu gösteren şey, 
	şehrin insana zamanı unutturmasıdır. Zaman yoksa dert de, ağrı da yoktur. En 
	bahtiyar şehirler, kendilerine konuk olan insanlara zamanı 
	unutturanlardır. Çünkü zamansızlık bir vecd ve kendinden geçme 
	durumudur. Tanpınar, Beş Şehir’de yer alan her şehir için övücü, onore edici 
	şeyler söylemiştir. Ancak kendisine “zaman mefhumunu kaybettiren” tek şehir 
	Bursa olmuştur. Bu yüzdendir ki, eserde, İstanbul, Konya, Erzurum ve Ankara 
	sadece isimleriyle yer alırken Bursa, zamanla birlikte anılmıştır. Çünkü 
	Tanpınar’a göre, Bursa zamanı ortadan ikiye ayırmıştır. Kronolojik olanla 
	derinin altına yerleşerek hayatı oradan seyreden zaman arasındaki farkı bir 
	tek Bursa’da müşahede etmiştir.                
	
	   
	İsmet 
	Emre      
	 |