Tirilye Günlüğü

Trilye Tarihi

Vafiadis Ailesi

Hasretlik Bursa

Mimarların Trilye Gezisi (1982)

Mütareke Anıtının Hikayesi

 


                                                                                                        Cihan Taşan

   Tirilye, bugüne kadar birçok yerde yazıldı, çizildi, anlatıldı. Özellikle şu son on yılda ulusal basının ilgisine mazhar oldu. Ben bu yazımda Tirilye’de gidilecek mekânlar ya da gezilecek yerleri değil, bir Tirilyeli olarak kendi tarihimi anlatacağım sizlere
   Babam, 1951 Tirilye doğumludur. Fatih (Hagios Stephanos Kilisesi) Camisi’nin güneyinde kalan, Yavuz Sultan Selim tarafından yaptırıldığı rivayet edilen Avlulu Hamam’ın hemen karşısındaki evde dünyaya gelmiş. Babası Nuri Efendi, 1924 tarihinde yine aynı evde dünyaya gelenlerden ve nahiyenin postane müdürü olması nedeniyle Postacı Nuri Efendi olarak anılmıştır. Tirilye’de meşhurdur, kimse adıyla çağırılmaz, illa ki herkesin bir lakabı vardır. Laf aramızda babamın lakabı da yaramazlığı ve hareketliliği nedeniyle “cin” olmuştur.
   Bir asrı geçkin süredir Tirilyeliyiz. Babamın babaannesi de 1887 tarihinde yine aynı evde doğanlardan lokman hekim Emine Hanım. Babam evde her zaman küçük cam şişelerde ilaçların olduğunu, rahatsızlık yaşayanların sabah akşam kapılarını çaldığını söylerdi. Şifacı olarak anılırmış. Dönelim babamın hikayesine.

   TAŞ MEKTEP YILLARI
   Dört katlı Taş Mektep, Tirilye’de doğan ve Yunanistan’da eğitim gördükten sonra metropolit olarak geri dönen Chrisostomos tarafından Neo Klasik tarzda 1904-1909’da yılları arasında inşa ettirilmiş, Tirilye’nin en görkemli yapılarından. Mübadeleden sonra 1924 yılında Kazım Karabekir tarafından öksüz ve yetim çocukların okuması amacıyla Darü’l-Eytam Okulu olarak hizmete açılmıştır. 1928’den sonra bina önce beş sınıflı yataklı bölge okulu, sonraları yatılı kısmı kaldırılarak gündüzlü ilkokul olarak işlev görmüştür. Üst katta ilkokul, alt katta ise ortaokul eğitimi verilmiştir. Babam Taş Mektep’e 1958 yılında başlamış. Haşarılıktan iki yıl ikmale kalarak 1968’de okulu bitirmiş. Hocalarından bahseder hep bize, bugünkü hocaları yererek, “çok kaliteliydi onlar” der. Ortaokulda gördüğü Fransızca derslerini bugün dahi hatırlar, bizlere sık sık anlatır. Geceleri hocaları evleri gezer, öğrencileri evde mi değil mi, gezmeye mi gitti diye kontrol ederlermiş. Yani anlayacağız 7/24 öğrencilik varmış o zamanlar. Yaz ayları gelince her okul çıkışı eve gitmeden önce deniz. Tabii o zamanlar kız denizi, erkek denizi ayrı. Bugün, tarihi Çamlık Kahvesi’nin alt tarafında kalan kısım erkek denizi, Trilyalı Otel’in ön kısmı da kız denizi. Ayrıca Kıbrıs Eski Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios’un da eğitim aldığı papaz okulu bu Taş Mekteptir.

                    

  
HEY GİDİ TİRİLYESPOR
  
Lise yıllarının vazgeçilmezi, yüzmenin yanında elbette futbol. Babam, henüz ortaokuldayken 1965’te Tirilyespor’da futbolculuk hayatına başlar. Bursa Amatör 1. Ligi’nde mücadele ediyor o sıra Tirilyespor. O yıllarda futbol anlamında yıldızlaşmış isim babamın takımdaşı İsmail Emil. Babam ile aynı yıllarda Tirilyespor’da futbola başlayan İsmail Emil çok geçmeden Bursaspor’un pilot takımı olan Merinosspor’un dikkatini çekmiş ve 1970-71 sezonunda burada başarılı bir sezon geçirerek, kendisine şöhretin kapılarını aralayan adımı atmıştır. Sonraki sene Bursaspor’a transfer olup, bu kulübün efsane kadrosunda yer bulmuş ve takımına 70’li yılların altın dönemini yaşatan en önemli oyunculardan biri olmuştur. Bu takım, ligde ve kupada başarılı sonuçlar alan ve Avrupa kupalarında Bursaspor’u temsil eden takım olarak da hatırlanır bugün. Emil soyadının da aşk dolu ilginç bir hikayesi vardır. Amcası Ragıp Efendi Milli Mücadele yıllarında yaralı olarak Fransızlarca esir alınmış. Hastanede bir Fransız hemşirenin bakımı ile ölümden kurtulmuş. İsminin “Emilyano” olduğunu öğrendiği bu Fransız hemşireye öyle bir aşk ile vurulmuş ki, Soyadı Kanunu ile aileye soyadı seçilirken “Emil”de karar kılmışlar.

   ESKİ BİR RUM KASABASINDAN NASA’YA YOLCULUK
  
Bu yazıda amacım çoğunlukla kendi hikayem üzerinden Tirilye’nin değerlerinden ve isimlerinden söz etmek. Bu isimlerin en başında İsmail Akbay gelir. Kendisi, 1930 yılında Taş Mektep’in karşısındaki çeşmenin yanındaki evde dünyaya gelmiştir. İlk ve orta öğrenimini Taş Mektep’de, lise öğrenimini Bursa Erkek Lisesi ve İstanbul Haydarpaşa Lisesi’nde görür. 1953 yılında ABD’ye gider ve Tennessee Üniversitesi’nde fizik öğrenimine başlar. Dört yıl sonra üstün başarı ile mezun olur. Ünlü roket bilimcisi Dr. Wernher Von Braun, İsmail Akbay’daki cevheri görür ve kendisini Marshall Uzay Merkezi’nde işe aldırır.
   Burada da yaratıcı zekasını ve üstün bilgisini gösteren Akbay, 1975 yılından itibaren NASA’nın Apollo, Skylab ve Apollo-Soyuz projelerinde üst düzey görevlere getirilir. NASA’da çalışan ilk Türk mühendistir. Ölümüne kadar yaşamını Amerika’da sürdüren Akbay, Tirilye’yi ve ülkesini unutmamıştır. 1996 yılında Ege Serbest Bölgesi’nde uzay kampı kurma fikrinden bahsederek “Uzay Kampı Türkiye” projesinin temellerini atar. 2000 yılında açılış törenine bizzat katılır ve ilerleyen dönemlerde kampın gelişim ve ilerlemelerini sürekli takip eder.
   2003 yılında Amerika’da yaşadığı evinde çıkan bir yangın sonucu köpeğini kurtarmaya çalışırken zehirlenerek hayatını kaybeder. Bu hikayenin en acı fotoğrafı, böyle önemli bir bilim insanın bizim eğitim sistemimizde adı dahi geçmemiş olmasıdır. On beş yıllık öğrenim hayatımda adını bir kere bile duymadım, ta ki 25 yaşında bir Tirilye ziyaretim sırasında evinin önünden geçerken babam hikayesini anlatana kadar.

   MÜBADELE YILLARI
  
1923 yılında yapılan Lozan Antlaşması ek protokol ile Türkiye ile Yunanistan kendi ülkelerinin yurttaşlarını din esası üzerine zorunlu göçe tabi tutunca Girit’te yaşayan Müslümanlar Türkiye’ye mübadil olarak göç etmişlerdir. Kısaca bu mübadelenin Tirilye ile alakadar kısmı hakkında bilgiler sunayım sizlere.
   Mudanya’ya 1332 aileden oluşan 6463 muadil göçmen yerleştirilmiş. Bunların bir bölümü Tirilye’de iskan edilmiş olup gelen göçmenlere nüfus sayılarına göre zeytinlik ve dut ağaçları dağıtılmış. Girit’te edindikleri deneyimle kozacılık yapmaya başlamışlar. Hatta sözlü tarih çalışmalarında kendilerinin adadan gelirken dokuma tezgahlarını da bu topraklara getirdikleri ve yerleştirildikleri alanlarda ipek böcekçiliği yaptıkları öğrenilmiş. Ayrıca yapılan araştırmalarda mübadele öncesi Tirilye’de yaşayan yerli Rumların da burada kozacılık yaptığı belirlenmiş.

                            

   İNSANIN HİKÂYESİ
  
Yazımın ana başlığını Tirilye Günlüğü koydum biraz da İvo Andriç’in Travnik Günlüğü’nden mülhem. Belki de ilerleyen yıllarda Birinci Dünya Savaşı’ndan Cumhuriyet’e, tek parti devrinden darbelere uzanan ve kasaba ahalisinin olaylara bakış açısını anlatan bir roman yazılabilir. Kentlerin, şehirlerin, köylerin tarihi veya hikayesi değildir asıl olan. Asıl hikaye, insandır; her mekanda, her yerede anlatılan insanın hikayesidir. Tirilye, yani kelime manası ile “Üç Papaz” ya da “Üç Aziz”. Daha derine insek kim bilir ne hikayeler, ne yaşamlar çıkar bu zeytini ile meşhur, kilisesi, Taş Mektep’i ile görkemli bu kasabadan. Ben ucundan kıyısından duyduğum, gördüğüm kendi hikayemi anlattım. Tirilye günlüğüne düştüğüm notları aktardım. Tirilye durduğu yerde duruyor ama insanın hikayesi devam ediyor hala.
            
                                                                Kaynak: Bursa'da Zaman, sayı 24: 76-78

Bu sitenin son güncelleştirilme tarihi 25/10/23