HALUK AKSU'NUN ANILARI    


İş Bankası Bursa Şubesi

Uludağ Üniversitesi'nin Kurulma Süreci

Hasretlik Bursa

Bursa'da Sosyal Hayat 

 

 

 

 

                                                     
                                                                               Söyleşen: Banu Demirağ

    1921 İstanbul doğumlu. 1944-50 arasında İş Bankası Bursa şubesinde şeflik görevini yürütürken Haşim İşçan’ın Güzelleştirme Cemiyeti’nin muhasebeciliğini yürüttü. Farklı illerde görev yaptıktan sonra 1960’da Bursa’ya müdür olarak döndü. Çelikpalas, İpekiş, Polylen, Aroma ve Uludağ Sanatoryumu’nda yönetim kurulu üyeliği, Bursa Turizm Tanıtma Derneği başkanlığı, Bursa Festivali komitesinin ilk başkanlığını yaptı.

Bursa’ya ilk gelişinizden başlayalım isterseniz.
Ortasında bir iki çınar ağacı olan, at arabalarının, faytonların geçtiği daracık Atatürk Caddesi’ni hatırlıyorum öncelikle. Sadece birkaç kişinin, Sait Ete, Hamdi Sami Gökçen ve Muhittin Dinçsoy’un otomobili vardı.
İş Bankası’ndaki görevinizden söz eder misiniz?
Daha Koza Han’daki yerindeyken İş Bankası’nın ilk müdürü, Celal Bayar’ın kayınpederi Hacı Saffet Bey idi. Bense 1944’de, bugün Kafkas Pastanesi’nn olduğu binada şef olarak çalışmaya başladım. Ulucami karşısındaki yerimize 1950’de taşındık. O zamanki müdürümüz Bursa mevlevihanesinin son şeyhlerinin hafidi Burhanettin Türe Bey idi. Bir gün beni çağırdı. Haşim İşçan’ın Güzelleştirme Cemiyeti’nin kayıtlarını tutmamı, hesap işlerini takip etmemi önerdi. “Sen devlet memurusun, herhangi bir sorun olmasın diye işin sahibi olarak hanımını gösterelim. Yapacağın geceleri üç beş tane fiş yazmak, seni zorlamaz, evine katkı sağlarsın” dedi. Teşekkür edip yanından ayrıldım. Ama zamanla bu iş çok zamanımı almaya başladı.
      
                       
  İş Bankası Bursa şubesinin ilk yeri

 

Neydi bu cemiyetin işleri?
Amacı Atatürk Caddesi’nin genişletilip asfaltlanması, Demokrat Parti’nin adını Memleket Hastanesi olarak değiştirdiği Haşim İşçan Hastanesi’nin yapılması, Haşim İşçan İlkokulu’nun (sonradan Ticari İlimler Akademisi) yapılması. Harp yılları, yokluk yılları. Kamyonlara lastik bulunamıyor, hatta Haşim Bey cemiyete teberru karşılığı Rus Lada lastiklerini dağıtmayı sürdürüyor. Bulgaristan’dan mıh, nal, göztaşı ithal edilip köylüye, derneğe bağış mukabilinde dağıtılıyor bunlar. Biz de hanımla kayıtlarını tutuyoruz.
Nasıl biriydi Haşim İşçan?
Çok tonton bir zattı, mücessem bir namus eri, çok dürüst bir beyefendi. O kadar ki, Bursa’dan tayini çıktığında eşyasını nakledecek parası yoktu. Eşi İş Bankası müdürünün kızıydı da oradan kalma hisse senetlerine avans hesabıyla kredi açtık. Hiç unutmam, 750 bin liranın yüzde yetmişini verdik, öyle taşındı Bursa’dan.
İş Bankası'nın nasıl bir işlevi vardı o dönemde?
Bursa'nın henüz ipekçilikten ekmek yediği yıllar. Biz banka olarak yüzde bir iskonto ile tezkire kırıyor, koza piyasasını takviye ediyorduk. Kredi verip destekliyorduk üreticiyi, tüccarı, fabrikatörü.
Bursa'ya ikinci gelişiniz...
Evet, 1960'da Bursa'ya bu kez müdür olarak geldim. Kozalıkları yıkılmış, dut ağaçları sökülmüş, Kapalı Çarşı yanmış... Daniyal Yurdatapan Paşa askeri vali, aynı zamanda belediye başkanı.  Öyle bir dar boğaz yaşanıyor ki, belediye, otobüslerinin parasını İş Bankası'ndan kredi alarak ödemiş, geri ödeyemiyor. Belediyeden alacaklıyız. Öte yandan İş Bankası olarak o zamanlar zarar içinde yüzen, belediye ve özel idarenin ortak olduğu Çelik Palas'ın %38 inin sahibiyiz. Maaş bile ödeyemiyorlar.  Kredi açıyoruz da öyle veriyorlar ücretleri. Parasızlıktan şikayet eden vali Danyal Paşaya, "Çelik Palas'ı satıp darboğazdan kurtulun" dedim. Bunun üzerine paşa otelin Emekli Sandığı'na satışı için Ankara'ya gitti, iş oldu, biz de alacakları tahsil ettik.
Biraz da o yılların Bursasından söz edebilir miyiz?
Ölü toprağı serpilmiş bir Bursa... Bir şeyler yapmak gerekiyor, müşterisi olmayan banka ne yapacak? Bursa Mensucat Sanayi A.Ş. kurulmuş, yarım kalmış bu yer, Atıcılar Mevkii'nde şimdiki Hatas'ın sahip olduğu yer, bir naylon fabrikası kurma girişimi için satışa çıktı. Hatas mektep cetveli yapardı, biz de banka olarak okullara dağıtmak için cetvel isterdik, minkale, T cetvelleri yaptırdık, eğitime katkımız oldu. Hatas'ın sahibi Hasan Bey'i büyük bir teminat mektubuyla ihaleye iştirak ettirdik ve satın aldı. Hem SİFAŞ kuruldu hem de Hatas kazanıldı. Kısa zamanda ihracata yönelik Sifaş'tan sonra ilk müteşebbisleri Abdurrahman Şenipek ve Ali Fidanlar, henüz pek adı sanı duyulmamış polyster iplik ile üretim yapmak istiyorlar, banka olarak biz finanse ettik. Bu arada İş Bankası'nı da Polylen'e ortak yaptık, Polylen kısa sürede karlı bir müessese haline geldi. Ayrıca Bursa içinde ve kazalarında altı yeni İş Bankası şubesi kurdum.
Aroma'nın kuruluşunda da sizin katkınız var yanılmıyorsam?
Evet, biz 13 arkadaş ellişer bin lira sermaye ile Ziraat Bankası'ndan bir defaya mahsus verilen Zirai Mahsulleri Değerlendirme Kredisi alarak 650 bin lira sermaye ile kurduk Aroma'yı. O dönemde şeftali 50 kuruş, ağaçlar sökülüyor. Türkiye meyve suyuna alışık değil. Devlete bağlı Konservecilik Araştırma Enstitüsü müdürü Hami Kuyrukçu Bey aile dostumuzdu. Numune olorak ürettiği meyve sularını Çelik Palas'a alıyorum, insanlar Bursa'da ilk kez meyve suyuyla tanışıyor. Böylece İstanbul'dan, Ankara'dan gelen iş adamları da meyve suyunu Bursa'da ilk kez görmüş oldular. Gerekli alt yapı oluştuktan sonra adım attık. Bir araya geldiğimizde isim tartışıyoruz, 'Bursu' diyorlar, 'Meysu' diyorlar, ki o tarihte Kayseri'de Meysu daha kurulmamıştı. Ben de Hami Beyden aroma sözcüğünü duyuyorum, çağrışım güzel, batıya uygun, ihracata yatkın bir isim olduğunu düşünüyorum. Günlerce süren tartışmadan sonra Meysu'da karar kılınmak üzere idi. Ben de 'mey içki demek, Bursa tutucu bir yer, bu isim tutmaz' diyerek ikna ettim onları, böylece isim Aroma oldu. Uzun süre Aroma'nın yönetim kurulunda görev aldım.
Ya çimento fabrikasının kuruluşu?
1961-63 arası tüccarın elinde satılmayan tütün stokları birikmişti. Tekel alabileceği kadarını alıyordu ama tütüncüler zor durumdaydı. Bir proje oluştu o dönemde. Bursalı tütüncüler tütünü Rusya'ya ihraç ederek çimento fabrikası kuracaklar. Bu çok pahalı bir takas idi. Biz bunu önledik. Kurucu heyeti oluşturacak heyet olarak ben, Hayri Terzioğlu, Ticaret Odası başkanı Abdi Biçen, Kemal Türkün toplanıp Ankara'ya Ticaret Vekaleti'ne gidecektik. Bu arada montaj sanayi kararnamesi nedeniyle otobüs-kamyon sanayicisine şase tahsis edilemiyor, Kemal Coşkunöz ilk sac karoseri yapan isim olduğudan ben, Kemal'i de alalım, dedim. Böylece beş kişilik heyetle Ticaret Vekili Mehmet Turgut Bey'e gittik. Bize Karaman için hazırlanmış bir çimento fabrikası projesini verdiler. Böylece 30 milyon sermayeyle ama ancak 7,5 milyonu toplanarak çimento fabrikasını kurduk, başına da Kazım Turgay Bey gibi çok değerli bir umum müdürü getirildi. Bu arada karoser sanayi şase sıkıntısına da çözüm bulundu. Ticaret Vekili, 'Eğer siz bir şirket ya da birlik oluşturursanız, oto sanayi bünyesinde belediyelere verilen şase tahsisini size veririm' dedi. Bursa, sanayiinin kurulmasında büyük hizmeti geçen Mehmet Turgut Beye teşekkür borçludur. Karsan, bir yerde belediyelerin şase tahsisi protokolüyle kuruldu. Bursa'ya döndükten sonra çimento fabrikasının hisseleri satışa sunuldu. Görülmemiş bir izdiham oldu. Tayyare Sinemasındaki genel kurula bine yakın iştirakçi katıldı. On bir saat süren toplantı oldu, divan başkanıydım. 

    
Bursa Çimento Fabrikası A.Ş. 14 Temmuz 1966'da halka açık anonim şirket olarak kuruldu, 1969'da faaliyete geçti.
   
Uludağ Üniversitesi'nin kuruluşunda, keza Anadolu Lisesi'nin kuruluşunda da katkınız olduğunu biliyoruz.
Estağfurullah.. Yetmişli yılların başında, talebeleri İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde okuyan Bursa Tıp Fakültesi kuruldu. Bu iki yıl böyle devam etti. Akademi'nin oluşması da ayrı mesele. Bir yıl Eskişehir'den, İstanbul'dan hocalar gitti, geldi. Harcırahları üniversite koruma derneğine yapılan bağışlardan ödendi. Konaklama bedellerini de otellere bağış yaptırdık. Çingen Çeşmesi denilen yerdeki Görükle Kampüsü'nün ilk arsası, tapucu Osman Aktan'ın tapu harçlarından makbuz mukabilinde topladığı parayla alındı. Bursa Üniversitesi'nin temeli böyle atıldı.
   Bursa'nın lisan problemi büyük. O yıllarda lisan bilen olmadığı için ithalatın önemli bölümünü İstanbullu tüccarlar yapıyor. Bu maksatla Ankara Koleji'ni Bursa'ya getirmek üzere bir heyet oluşturduk. Rahmetli Sabahattin Taray, Kemal Türkün, baro başkanı Zeki Bey, tapucu Osman Aktan, avukat İhsan Bakkalbaşıoğlu ile İş Bankası'nda bir hesap açtık. Ancak Lozan kararları nedeniyle bu tür okullar belli sayıyla sınırlandırılmış, olmadı. Ama Anadolu Lisesiyle ilgili olarak Milli Eğitim Bakanı Orhan Oğuz ile görüştük, kendisi Bursa'ya geldi. Vali Enver Saatçıgil'den ricacı olduk. Bütçede ne bina yaptıracak, ne maaş ödeyecek para var. İlk yılın öğrencileri Kız Lisesi'nde  hazırlık derslerine başladılar. Öğretmenlerin harcırahlarını dernek olarak öderiz dedik. Vali bey, "Altıparmak'taki Haşim İşçan İlkokulunu Muradiye'ye naklederim, Ticari İlimler Akademisi'ni de Haşim İşçan İlkokulu'nda başlatırız" dedi ve üniversitenin çekirdeğini oluşturan akademi kurulmuş oldu.

      
 Bursa Fuarı açılışı (1966 ya da 67): soldan sağa- vali Celalettin Ünseli, cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, Haluk Aksu

Bursa Turizm Tanıtma Derneği olarak Bursa Festivali için yaptıklarınız da unutulmaz. Biraz anlatır mısınız?

Sayın Enver Kuray Bursa valisi olarak festivale büyük destek verdi, başkanı olarak Bursa Turizm Tanıtma Derneği'ni kurduk. Yönetim kurulunda benim dışımda Sadrettin Çanga, Göçmen Çelebi, Orhan Erman, Mustafa Tayla bulunuyordu. Ayrıca Hasan Alkoçlar, Ergun Kağıtçıbaşı, Necati Akgün, Memduh Üreyen, belediyede reis muavini olan Nejat Bey gibi şu anda hatırlayamadıklarım da vardı.Ticaret Sanayi odası ve belediyeden katkı istedik, hatta esnaftan bile derneğe para topladık. Ulaşım sıkıntısını hafifletmek için Mudanya'ya vapur seferi konması için dernek gayret sarfetti, vali ile birlikte mebuslarımız Ankara'ya baskı yaptılar. Biliyor musunuz, Bursa'da tuvalet yoktu. Bu eksiklik için belediyeye baskı yaptık. Böylece Koza Han'ın altındaki yeri ıslah ettiler, bir tane de Yeşil'de yapıldı. Ekiplerin farklı bölgelerde gösteri yapmalarını esas aldık. Festival süresince şehri canlandırdık. Gece kamyonlar tuttuk, yan kanatlarını açıp ekipleri üzerinde oynattı. İlk gün festival açılışında uçaklar konfeti attı, el ilanları, broşürler bıraktılar meydandan geçerken. Bu arada Atıcılar'da at yarışları yapıldı, güreş müsabakaları yapıldı. İzleyen günlerde Kültürpark sahnesinde oynattık ekipleri. İlk gece için giriş 250 kuruştu, o kadar izdiham oldu ki ertesi gün bedeli 10 liraya çıkardık, yine de tıklım tıklım doldurduk. Sonunda 139 bin lira para kaldı derneğe. Sonra bakın, gelir elde etmek için neler yaptık. Yeşil'de hasırlar serdirdik, ot yastıklar döşedik sağa sola, nargileler kiraladık, gelenlere hayli yüksek paralarla içirdik. Civar yörelere de bulaştırdık bu hevesi, kahvehanelere, 'bak sana ekip gönderiyoruz, sen de derneğe bağışta bulunacaksın' dedik. Ayrıca firmalar hediye veriyorlar. İpekiş'ten kumaşlar alıyoruz, o zaman İpekiş yönetim kurulu üyesiyim. İş Bankası'ndan da kumbaralar verildi. Festivale bir de kurumsal kimlik kazandırmak istiyorduk. Organizasyonun bir amblem ile bütünleşmesi gerektiğini düşünüyorduk. Yunanistan Karagözümüze sahip çıkmıştı, biz de gerçek sahipleri olarak Karagöz'ü duyurma seferberliği başlattık, simge olarak onu seçtik. Derneği iyi bir varlıkla Mustafa Tavla'ya devrettim.
Söyleşi için çok teşekkür ederiz...   

                                                        Bursa Defteri (17): 142-148'den kısaltarak alınmıştır

Bu sitenin son güncelleştirilme tarihi 17/10/22