...
|
|
Çok partili hayata geçildikten sonra İnönü’nün ilk
Bursa ziyareti 13 Mayıs 1947’de, Balıkesir ziyareti sonrasında Savarona
yatıyla Bandırma üzerinden
Gemlik’e gelmesiydi. İnönü’yü vali Haşim İşçan,
ilin ileri gelen idarecileri ve partililer karşıladı. Gemlik’te bir dizi
ziyarette bulunan İnönü, akşam saatlerinde Mudanya’ya hareket etmiş,
Mütareke binasını gezdikten sonra İstanbul’a gitmek üzere Bursa’dan
ayrılmıştı. İnönü’nün bir sonraki ziyareti çok daha
kapsamlı gerçekleşti. Bu ziyarete ayrı bir önem veren olay Türkiye’de ilk
İsmet İnönü heykelinin, Mudanya Mütarekesi’nin imzalanmasının 26. yılında,
11 Ekim 1948’de Mudanya iskelesinde açılmasıydı.
Sabiha Bengütaş tarafından
İtalya’da tunçtan yapılan heykelin açışında bulunamayan İnönü, birkaç gün
sonra İstanbul üzerinden Mudanya’ya gelmişti.
Önce
heykelini gören, sonra Mütareke Evini gezen İnönü daha sonra karayolu ile
Bursa’ya geldi. Halkevi binasında halka kısa bir konuşma yaptıktan sonra
Bursa’daki imar faaliyetlerinde inceleme yaptı. Haşim İşçan’ın valiliği
döneminde Bursa’da gerçekleşen imar faaliyetleri, CHP ve il örgütü adına bir
gurur vesilesiydi ve her gelen Halk Partili idareci yapılan tesisleri gezer,
bu da parti adına propaganda vazifesi görürdü. İnönü de Haşim İşçan
İlkokulu, hastane ve stadyum inşaatı, Çelik Palas Oteli ilave inşaatı, Gönlü
Ferah Oteli, Yeni Hal binası ve Kırkpınarlar Su deposunu gezdi. Daha sonra
İnegöl’e gitti, aynı gün akşam saatlerinde Bursa’ya döndü, geceyi vali
konağında geçirdi. Ertesi gün Mustafakemalpaşa ve
Yenişehir heyetlerini
kabul etti, Gemlik ve Orhangazi’ye gitti. Akşamüstü Mudanya’ya geçti,
geldiği Sus adlı vapura binerek kentimizden ayrıldı. Bu sırada yanında Bursa
milletvekilleri
Muhittin Baha Pars ve Sadık Tahsin Aral vardı. İnönü’yü
uğurlamaya vali, korgeneral, milletvekilleri, belediye başkanı, CHP il
başkanı ve il yöneticileri gelmişti. İnönü’nün Bursa
ziyaretine ilişkin resmi yayınlarda en dikkat çekici nokta halkın ilgisiydi.
Mahşeri kalabalıktan söz ediliyor,
Atatürk’ün 1938 ziyaretinde oluşan
kalabalık ile kıyaslama yapılıyordu.
Mudanya-Bursa arasında köylüler yol
boyunca birikmiş, İnönü’nün kente girişinde bu heyecanlı tezahür en yüksek
derecesini bulmuş, otomobiller kalabalık içinde güçlükle yol almıştı.
Cumhuriyet Meydanı ise Bursa’nın şimdiye değin görmediği bir gösteri yeri
olmuş, civar kazalardan gelenlerle en az 60-70 bin kişilik bir kütle teşkil
etmişti. Burada cumhurbaşkanının otomobili artık yoluna devam edememiş,
İnönü araçtan inerek yaya olarak halkevine ulaşmıştı. Gezi boyunca da bu
yoğun ilgi sürmüş; Bursa’dan ayrılışında vali konağından,
Çelik Palas
önünden Çekirge’ye kadar yolu dolduran on binlerce kişinin “Uğurlar olsun
İnönü, yine bekleriz” tezahüratları ve sevgi gösterileri görülmüştü. Bu
gösteriler Mudanya’da binlerce köylünün katılımıyla emsaline rastlanmamış
bir coşkunluğa dönüştü ve vapurun hareketine değin sürdü. Bu ifadelerde tek
parti dönemine özgü şeflik düzeninin izleri görülebiliyor.
1947
İnönü 1950 seçimlerinden önce cumhurbaşkanı olarak son kez Bursa’ya
gelmiştir. Çanakkale ve Balıkesir üzerinden 7 Mayısta Bursa'ya gelen İnönü,
vali Haşim İşçan ve CHP il idarecileri tarafından karşılandı. İnönü,
beraberinde eşi Mevhibe Hanım, CHP genel başkan vekili Hilmi Uran ve
İşletmeler Bakanı Münür Bilsen olduğu halde önce Mustafakemalpaşa ve
Karacabey ilçelerine uğradı. Daha sonra Bursa'ya gelen İnönü'yü Cumhuriyet
Meydanı'nda kalabalık bir halk kitlesi karşıladı. Parti il başkanlığının
bulunduğu halkevi binasına geçerek muhalefeti eleştiren bir konuşma yaptı.
İnönü, seçim beyannamesi yayınlayan Demokratların ülkenin mukadderatı adına
neler yapmak istediklerini, iktidarın nelerini eksik gördüklerini
açıklamamalarını eleştirdi. Arka arkaya
Celal Bayar’ın yanıtlaması adına
sorular sordu ve kendisi de bu soruları cevapladı. Milli Husumet Andı gibi,
halkı demokrasiden uzaklaştıracak olan şiddet yollarından kaçınılması
gerektiğine dikkat çekti. 1946 seçimlerinden sonra
Demokratların kendisini
mecliste bir cumhurbaşkanı olarak ayakta karşılamamalarıyla başlayan sert
havanın halkı da böldüğünü, Bursa'nın birçok köyünde kahvelerin ikiye
ayrıldığını anlattı. Konuşmanın arından Çelik Palas otelinde dinlenmeye
çekildi, ertesi gün kentten ayrıldı. Halkın bu ziyarete büyük ilgi
gösterdiği yönünde çıkan haberlere karşın seçimleri Bursa’da Demokrat Parti
büyük farkla kazanmıştır. DP zaferiyle biten 1950
seçiminin ardından İnönü 27 Eylül 1952’de Bursa’ya muhalefet lideri olarak
gelmiştir. Bu ziyaret iktidar dönemindeki ziyaretlerin aksine gösterişten
yoksundu. Ziyaret öncesi il teşkilatı yayınladığı bildiri ile partililerden
düzeni bozacak hareketlerden kaçınılması, sükûn ve ağırbaşlılık içinde
davranılmasını istedi. Trakya gezisi sonrası İstanbul üzerinden gelen İnönü
Mudanya’da kalabalık bir partili kitlesi tarafından karşılandı. İnönü’nün bu
ziyaretinde Kırşehir milletvekili Halil Sezai Erkut, Adalet eski Bakanı Ali
Rıza Türel, İstanbul il başkanı İlhami Sancar ve İstanbul teşkilatına mensup
partililer ve gazeteciler de vardı. Her ziyarette yaptığı gibi Mütareke
Binasını gezdikten sonra Bursa’ya hareket etti. Cumhuriyet Meydanında
toplanan kalabalığı konuşan İnönü, DP iktidarı tarafından uygulanan partizan
yönetim anlayışını eleştirdi, iktidarın yargı üzerinde gerçekleştirmeye
çalıştığı baskının sonlandırılmasını istedi. Parti il binasında dinlendikten
sonra Park Otel’de verilen akşam yemeğine katıldı. Geceyi Dr. İhsan
Demirdöğen’in evinde geçirdi. Ertesi gün partinin il idare kurulu
toplantısına katıldı, eski milletvekili Muhittin Baha Pars’ı ziyaret etti,
Bursa’yı dolaşarak çeşitli ocaklara uğradı. Gürsu, Kestel, Gemlik ve
Orhangazi’yi gezdikten sonra İstanbul’a döndü.
İnönü’nün bu ziyareti sırasında bazı tatsız olaylar yaşanmıştı. Bunlardan en
dikkat çekeni Cumhuriyet Meydanı’ndaki konuşmasında hoparlörlerin
çalışmaması idi. CHP’liler şehir elektriğinin voltajının düşürülmesi ve
hoparlör tellerinin kesilmesi nedeniyle bu durumun yaşandığını iddia ederken
iktidar, hoparlörlerin bozuk olduğunu iddia etmişti. İnönü’nün gelişi adına
Park Otel’de verilen yemeğe il idare amirleri ve DP’li ileri gelen
yöneticilerin içinde olduğu geniş bir protokol davet edilmiş fakat sadece
belediye başkanı Ali Ferruh Yücel ile Millet Partisi il başkanı İsmail
Seçkin yemekte hazır bulunmuştu. Vali Cahit Ortaç ve DP’li yöneticiler
mazeret bildirmeksizin yemeğe katılmadılar. İnönü’nün bu ziyareti sonrası
Hakimiyet gazetesi başyazarı İsmet Bozdağ kaleme aldığı bir dizi yazıyla bu
geziyi eleştiri yağmuruna tuttu. “Bursa’da konuşma yapan İnönü’nün Metris
tepe’deki İnönü’yü öldürdüğünü; partizan idareden yakınan İnönü’nün asıl
partizan idareyi kendi zamanında gerçekleştirdiğini; eğer partizan idare
devam ediyorsa bunda geçmişin izlerinin hala temizlenmemiş olmasının payı
olduğuna değiniyordu.
Muhalefet liderinin gezilerinde iktidara yönelik partizanca yönetim
eleştirileri başbakan tarafından aynı sertlikle yanıtlanınca siyasi hava
iyice gerildi, toplumsal olaylar görüldü. Manisa’da Demokratlar İnönü’yü
dinlemeye gelen partililere saldırdı, parti binasını taşa tuttu. Bir sonraki
durak olan Balıkesir’de gerilim daha da arttı, çıkan çatışmada yaralananlar
oldu. Bunun üzerine İnönü hemen Bursa’ya hareket etme kararı aldı. 8 Ekim
1952 gecesi Mehmet Zeki Bulut’un aracıyla Bursa’ya gelindi. İnönü Bursa’da
yaptığı açıklamada şöyle dedi. “ Birkaç günden beri uğradığımız tecavüzler
Balıkesir’de azami haddini buldu. Toplanma ve konuşma fiilen imkansız hale
geldi. Hükümetten hakkımız olan kanuni himayeyi göremedik. Büyük bir tertibe
maruz kaldığımız anlaşılıyor. Bu şartlar altında seyahatimi şimdilik
kestim”. İnönü’nün bu ani gelişi ve yaşanan gelişmelerden sonra CHP’nin
Bursa il idare kurulu İnönü’nün de katıldığı acil bir toplantı yaptı.
Toplantı sonrası Bursalı sanayici
Selim Süter’in evinde (bu ev Çelik Palas
otelinin yanındaydı. Sonradan evi Cavit Çağlar satın almış, yurt içi
gezilerinde Süleyman Demirel'i burada ağırlamıştır) konaklayan İnönü
ertesi gün uçakla İstanbul’a gitmişti.
Selim Süter'in evi (üstte) ve yerine yapılan otel
Kötü anılarla
hatırlanacak bu ziyaretten sonra İnönü uzun bir süre Bursa’ya gelmedi. Bir
sonraki ziyareti, ulusal ve uluslar arası alanda çok önemli gelişmelere
sebep olacak olan 6-7 Eylül olaylarının hemen ardından gerçekleşmiştir. Bu
ziyaret bir zorunluluk sonrası planlanmıştı. CHP Parti Meclisi Ankara veya
İstanbul’da belirli aralıklarla toplanırdı. 6-7 Eylül 1955'de İstanbul ve
İzmir’de yaşanan toplumsal olaylar sonrası, bu iller ve Ankara’da olağanüstü
hal ilan edilince, CHP Parti Meclisini Bursa’da toplama kararı aldı. Böylece
CHP Bursa teşkilatı kurulduğu dönemden beri ilk kez partinin tüm üst düzey
yöneticilerini ağırlamak görevini üstlenmiş ve bu durum teşkilatta heyecan
yaratmıştı. Başta genel başkan İnönü ve genel sekreter Kazım Gülek olmak
üzere ileri gelen partililer birkaç gün boyunca Bursa’da siyasi ve sosyal
faaliyetlerde bulundular. Bu ziyaretten yaklaşık üç
yıl sonra İnönü’nün Bursa ziyareti yine beklenmedik bir olay sonrası
gerçekleşti. Bu olay 1958 ağustosunda meydana gelen Kapalı Çarşı Yangını
idi. Yangının duyulmasının hemen ardından başta cumhurbaşkanı Celal Bayar
olmak üzere başbakan Adnan Menderes ve ana muhalefet lideri İsmet İnönü
Bursa’ya geldiler. İnönü’den birkaç gün önce CHP genel sekreteri Bursa’ya
gelip incelemelerde bulunmuş, partisi adına üzüntüsünü halkla paylaşmıştı.
Yangının hemen ardından Bursa belediye başkanı Reşat Oyal’e telgraf
göndererek üzüntüsünü paylaşan İnönü, 29 Ağustos Cuma günü Bursa’ya geldi.
İstanbul’dan uçakla gelen İnönü’nün yanında İstanbul il başkanı Şemsettin
Günaltay ve bazı milletvekileri vardı. Ayrıca CHP iktidarının son döneminde
Bursa valiliği yapan ve kente pek çok tesis kazandıran Haşim İşçan da
gelenler arasındaydı. Ulucami çevresinde incelemelerde bulunan İnönü, evleri
yanan ve kurulan çadırlarda konaklayan halkın dertlerini dinledi. Daha sonra
il merkezine gitti, burada toplanan kalabalığa bir konuşma yaptı.
Konuşmasında devletin gereken tedbirleri aldığını, bütün vatandaşların
siyasi kanaat farkı gözetmeksizin hasarın giderilmesinde elbirliği ile
çalışması gerektiğini söyledi. Hüsnü Güzel’de tertiplenen yemeğe katıldıktan
sonra belediye başkanı Reşat Oyal’i makamında ziyaret etti.
Bu ziyareti sırasında alerjik bir rahatsızlığa yakalanan İnönü, CHP’li Dr.
İbrahim Alp (Çataloğlu) tarafından muayene edildi. Akşamüstü uçakla
İstanbul’a dönen İnönü’nün alerjik rahatsızlığı günlerce sürdü ve çeşitli
ilaçlar kullandı.
Bursa Yerelinde CHP (1946-1960), Fevzi Çakmak, Nilüfer
Akkılıç Kütüphanesi yayını(2014)'den kısaltarak alınmıştır.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------
CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek 1956'da, TBMM'nin manevi yahsına hakaret
ettiği gerekesiyle 4 ay Bursa'da ikamete mahkum edilmişti. Fotoğrafta parti
yöneticileriyle Uludağ'da görülüyor (en arkada) (Turgut Bulut
arşivi)
İsmet İnönü'nün 10.1.1960 Bursa gezisi
(İHSAN SABRİ ÇAĞLAYANGİL'in TANJU CILIZOĞLU tarafından hazırlanan, "Kader
Bizi Una Değil, Üne İtti" adlı kitabından alınmıştır )
27 Mayıs 1960'dan önceki ortam hazımlı ve
hoşgörülü değildi. Zor günler yaşıyorduk. O günkü deyimiyle Örfi İdare'nin
(sıkıyönetim) yürürlükte olduğu yerlerde uygulama sıkı yapılıyordu. Parti
kongreleri düzenlemek, toplantılar yapmak, gösterilerde bulunmak, yasaklar
arasındaydı. O sıralarda CHP, kurultayını toplamak istemiş.
Başkentte bu iş olmayacak. Sıkıyönetimin bulunmadığı il aramışlar. Değerli
dostum Ekrem Amaç, Bursa'yı önermiş : "Orada rahatsız edilmeyiz. Toplantımız
düzen içinde yapılır" demiş.
Teklif onanmış. Ben de Bursa Valisiyim.
Devir nazik. Toplantı ve Gösteri Yasasının hükümleri lastikli.
Uygulayanlarda anlayış büyük rol oynuyor. Parti genel başkanları bir yere
gidecek olsa, karşılama ve uğurlamada tören düzenlemek yasak. Üç arabadan
fazlasına izin yok. Öyle kafilelerle gitmek olmuyor. Toplantının Bursa'da
yapılması kararından -Allah biliyor ya- hiç memnun olmadım. Durup dururken
başıma dert açılmıştı. Rahmetli İsmet İnönü nereye giderse, orada olay
çıkıyor. Bu işi nasıl hadisesiz atlatacağımızı kara kara düşünüyorum.
Bu sırada CHP Bursa İl Yönetim Kurulunu temsil eden başkan ve bazı üyelerin
beni görmek istediğini haber verdiler. İçlerinde dostum rahmetli Sadrettin
Çanga da var. O zamanlar Bursa'da avukatlık yapıyor. Sonradan milletvekili
oldu.. Geldiler ve konuştular : "Genel Başkanımız geliyor. Biliyorsunuz,
Uşak ve Kayseri'de olaylar çıktı. Bursa'ya böyle şeyler yakışmaz. Burada bir
olay çıksın istemiyoruz. Genel Başkanımız Mudanya tarafından yolcu gemisi
ile gelecek. İl İdare Kurulu olarak oraya gideceğiz. Sayın İnönü'ye layık
bir karşılama yapmak istiyoruz. Sizinle konuşmaya geldik. Nasıl hareket
edelim ?.." Kendilerine şu cevabı verdim : "Bir vali, yasaları
uygulamakla görevlidir ; bilirsiniz. Yürürlükte bulunan Gösteri Yürüyüşleri
Kanunu eskisi gibi görkemli karşılama törenlerini yasaklıyor. Yasa
hükümlerine siz de uymak zorundasınız. Anlaşalım. Öyle hareket edersek, olay
çıkmaz.."
Tartıştık. Sonunda Sayın İnönü'nün üç otomobille
karşılanmasına, vilayetin de bir trafik arabasını kafilenin önüne koyarak
kuralları kontrol etmesine karar verildi. Mutabakatın dışına
çıkmayacaklarına söz verdiler. Emniyet Müdürünü çağırdım.
Kararımızı aynen söyledim. Zaten sorun, müdürün durumundan kaynaklanıyordu.
Kendisi CHP'ye yakın. Yerli DP'liler kuşku duyuyorlar. Durumu ben de
biliyorum. Şüpheler boş değildi. Nitekim 27 Mayıs'tan sonra Müdür Şekip
Karamolla, Emniyet'ten ayrılarak CHP'den parlamentoya girdi. Bugün rahmet-i
rahmana kavuştuğu için söylemiyorum, mert kişiydi. Siyasi inancını
saklamazdı ; ama bunu, görevine karıştırdığını da görmedim. Kararımızı
bildirince şöyle dedi : "Mudanya-Bursa arası 25 kilometre. Yol üzerinde
köyler var. Bazıları geçit gibi, büyük yerleşim merkezleri. Buralardan
kafileye katılımlar olursa ne yapacağız ? Biz önlemeye kalkışacağız, onlar
dinlemeyecekler, olay çıkacak.." "Yol, Allah'ın yolu" dedim. "Kafilenin
arkasına düşenin, kendi işine mi gittiği, yoksa yasaya aykırı iş mi yaptığı
bilinmez. Bu, subjektif bir iştir, idare edeceksiniz. Olay çıkmasına meydan
verilmesin.." Öyle de yaptık. Gösteriş olsun diye kafileye
katılmak isteyenler olmuşsa da müdahale edilmedi. Olay çıkarılmadı. Sayın
İnönü, 10 Ocak 1960 günü sessiz sedasız kente geldi. O zamanlar Altıparmak
semtinde bulunan parti merkezine indi. Halk tetikte. Sayın İnönü'nün
Bursa'da ve parti merkezinde olduğu kısa zamanda duyuldu. Bina önünde
birikenler ve alkışlayanlar oldu. Emniyete şu talimatı vermiştim :
"Dikkat edilecek nokta, trafiği aksatmamak, açık tutmaktır. Akış normal
devam ettiği sürece müdahale yapılmasın."
Öyle de yaptılar, trafiğin
bozulmasına meydan vermediler. İzdihama mani olmaya çalışılıyor, Sayın
İnönü'nün bir an evvel parti binasından ayrılmasının sağlanmasına gayret
gösteriliyordu. Ben makamımda idim. Telefon çaldı. İçişleri Bakanı
arıyormuş. Bakanla aramda şu konuşma geçti : "Vali bey, İnönü geldi mi ?"
"Geldiler efendim. Şu anda Halk Partisi merkezinde bulunuyor. Yakında
çıkacak, toplantı yerine gidecek. Onu bekliyoruz. Her şey normal geçiyor.
Bir olay çıkmadı." "Siz olay çıkmadı diyorsunuz ama parti merkezi binası
önüne ahali birikmiş, genel başkanı alkış yağmuruna tutuyorlarmış. Gösteri
Yürüyüşleri Kanunu nerede kaldı ? Bunlar yasak değil mi ? Tabii Vali bey
makamında oturursa, böyle olur !.." Anlaşılan bazı işgüzarlar telefonla
haber vermişler, ileri geri laflar söylemişler. Alındım. Şu karşılığı verdim
: "Parti merkezi önünde bazı kişilerin alkış tuttuğu doğrudur ; fakat
trafik açıktır. Kanun hükümlerine aykırı bir yan bence yok. Şu noktayı
hatırlatmak isterim. Zat-ı âliniz, Bakansınız. Şu anda beni görevden almaya
yetkilisiniz. Ben yasaların kuralalrını uygulamakla görevliyim. Nasıl
uygulanacağı bana ait bir haktır. Ben, Emniyet Müdürlüğünden, Kaymakamlıktan
geçerek bu makama geldim. Derece derece yükseldim. İşimin ayrıntılarını
başkalarından öğrenmek istemiyorum. Memnun değilseniz, yerimi terk etmeye
hazırım" dedim ve cevap beklemeden telefonu kapadım. Aradan
beş-on dakika geçti. Telefon yine çaldı. O zamanlar otomatikten
konuşulmuyor. Şehirlerarasında çalışan bir bayan çıkıyor, "Sizi Ankara'dan
arıyorlar" diyor, sonra bir başka bayan, arananın neresi olduğunu
öğrendikten sonra konuşma başlıyor. Bu sefer öyle olmadı. Doğrudan doğruya
Adnan Menderes'in sesiyle karşılaştım : "Kara gözlerinden öperim. Biraz
evvel yapılan telefon konuşması yanımda geçti. Galiba seni kızdırdılar."
"Bakana kızmak haddim mi ? Yeter ki ben onu kızdırmış olmayayım. Bana,
'İsmet Paşa'yı alkışlayanlar var, Gösteri Yürüyüşleri Kanunu nerede kaldı ?'
dendi. Buralarda sıkıyönetim yok. İstanbul Vilayetinde maç yapılamadığı
için, Bursa'ya kaydırıyorlar. Geçen hafta Fenerbahçe'nin maçı vardı. Karşı
takımı yendiler. On beş bin kişi, stadyumdan havaalanına Lefter'i
omuzlarında taşıyarak uğurladı. Kanuna göre, kim olursa olsun uğurlama da
yasak, karşılama da ! Bursa'daki güvenlik kuvvetlerinin sayısı elvermedi,
hiçbir şey yapamadık. İsmet Paşa, Lefter de mi değil ? Koca Bursa şehrinde
CHP'nin binlerce oyu var. Elbette 200-300 kişi alkış tutar. Herkes DP'li
olmaya mecbur mu ? Bakan, 'Kanun nerede kaldı ?' derken bunu düşünmüyor mu ?
Biz, olay çıkarmaya değil çıkarsa önlemeye çalışıyoruz" dedim..
Menderes
güldü : "Alındığın anlaşılıyor. Bildiğin gibi yapman için telefon ediyorum"
dedi Fakat olay kapanmadı. Aradan bir süre geçti. Bu sefer İnönü'yü
karşımda buldum. "Sana teşekkür için telefon açtım" dedi. "Örnek valisin.
Kanun adamı böyle olur. Bir hükümet mevcut olduğunu Bursa'da anladım. Hiçbir
olay çıkmadı. Arkadaşlar arzu ediyor, akşama bizimle yemek yer misin ?.."
Hoppala !.. Kurt politikacı beni valiliğimden edecek.. "Tebriklerinize
teşekkürler" dedim. "Ben görevimi yaptım. Davetinize gelince, şartları
biliyorsunuz. DP'nin yemeğine gitmiyorum ki, sizinkine geleyim.."
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Arabada solda: milletvekili Sadrettin Çanga..şöför: Şeref
Kazıklı....1965'lerde
Tanju Cılızoğlu
Güzel Yaşadım adlı kitabında anlatıyor (s. 106):
"Yıl 1969. İsmet Paşa seçim
propagandası için Bursa’da. Meydan dolu. Paşa konuşmasını yaptı, kürsüden
inerken bir genç bağırdı: “Ama sen bizi aç bıraktın! ” İsmet Paşa
döndü, o gencin yanına gitti, elini omzuna koydu:
“Ben sizi
aç bıraktım ama babasız bırakmadım” dedi.
İsmet İnönü 1941, 1943, 1950 ve 1958'de Mustafakemalpaşa ilçesini de ziyaret
etmişti.
|